+905055952698
serdalgur@gmail.com

Panik Atak Nedir?

Uzman Klinik Psikolog

Toplumda 100 kişiden 3-4’ünün panik atak hastalığını ya daha önce geçirmiş ya da halen yaşıyor olduğu biliniyor. Panik atak geçirme süresi sadece 10 dakika. Bu 10 dakikada kişi büyük bir ölüm korkusu yaşıyor. ‘Bir atak gelirse ve kontrol edilemeyecek sonuçlara neden olursam’ korkusu ise panik bozukluk olarak tanımlanıyor.

Son yıllarda görülme sıklığı artan panik atak, genellikle ilk kez 20-35 yaşları arasında görülüyor. Kadınlarda erkeklere göre 2-3 kat fazla rastlanıyor. Hal böyle olunca hastalığı tanımak şart oluyor.

Panik atak hastalığını tanımlar mısınız?
Panik atak, aniden ortaya çıkan ve zaman zaman tekrarlayan, insanı dehşet içinde bırakan yoğun sıkıntı ya da korku nöbetleridir. Çoğu zaman kriz olarak adlandırılır. Aniden başlar, giderek şiddetlenir ve 10 dakika içinde şiddeti en yoğun düzeye çıkar; çoğu zaman 10-30 dakika devam ettikten sonra kendiliğinden geçer. Panik bozukluk ise, ataklar arasındaki zamanlarda başka panik atakların daha olacağına ilişkin sürekli bir kaygı duyma, panik atakların ‘kalp krizi geçirip ölme’,‘kontrolünü yitirip çıldırma’ya da‘felç geçirme’gibi kötü sonuçlara yol açabileceği inancıyla sürekli üzüntü duyma ya da ataklara ve olası kötü sonuçlarına karşı önlem olarak bazı davranış değişikliklerinin görüldüğü ruhsal bir rahatsızlık. Bu önlemlerin arasında işe gitmeme, spor ve ev işi yapmama, bazı yiyecek ya da içecekleri yiyip içmeme, yanında ilaç, su, alkol, çeşitli yiyecekler taşıma yer alıyor.

Panik atağı son yıllarda neden daha fazla konuşmaya başladık?
Toplum içinde 100 kişinin yaklaşık 3-4’ü bu hastalığı ya daha önce geçirmiş ya da halen bu hastalığı yaşıyor. Son dönemde daha çok konuşmaya başlamamızın nedenleri olarak, son dönemde psikiyatriye bakış açısındaki değişimler, günümüz yaşam koşullarının insanları strese daha açık hale getirmesi ve kişilik özelliği olarak telaşlı, heyecanlı yapıdaki kişilerin toplumda panik atak olarak değerlendirilmesi gibi faktörler olabilir.

Hiçbir neden yokken birdenbire başlayan göğüs ağrısı, göğüste sıkışma, çarpıntı, nefes alamama, terleme, titreme, üşüme ya da ürperme, bazen de bulantı ya da karın ağrısı, baş dönmesi, dengesizlik, düşecek ya da bayılacakmış gibi olma, uyuşma ya da karıncalanma gibi belirtiler, kişiyi dehşet içinde bırakıyor. Kişi o an kalp krizi geçirdiğini ya da felç geçirmekte olduğunu zannederek yoğun bir ölüm korkusu yaşıyor. Bazen de başında bir tuhaflık, sersemlik, kendini ya da çevresini bir garip ya da değişik hissediyor ve bu duyguların ortaya çıkmasıyla, kontrolünü kaybetmeye ya da çıldırmaya başladığını düşünerek kendine ya da çevresindekilere zarar vermekten korkmaya başlıyor. Hasta büyük bir korku ve endişe ile yakınları tarafından en yakın doktor ya da acil servise götürülüyor. Hasta o an biraz rahatlamakla birlikte, bir süre sonra yeni bir atak ile aynı dehşet ve korkuyu yeniden yaşamaya ve her yeni atak ile acil servislere gitmeye, ara dönemlerde çeşitli sağlık kuruluşlarına başvurarak hastalığının nedenlerini aramaya başlıyor.

Ataklar kişinin günlük hayatı nasıl etkiliyor?
Ataklar tekrarlamaya devam ettikçe, hasta, ataklar arasındaki dönemde gergin, huzursuz ve endişeli bir şekilde her an yeni bir atağın geleceğini beklemeye başlıyor. Bu endişeli bekleyişe ‘beklenti anksiyetesi’adı veriliyor. Atakların çoğu zaman belirsiz zaman ve yerlerde gelmesi bu kaygıyı daha çok artırıyor. Hastalar, evde kimsenin olmadığı bir zamanda kalp krizi geçirmekten ve hastaneye ulaşamadan ölmekten, kontrolünü kaybederek çıldırıp intihar etmekten, kendisine ya da yakınlarına zarar vermekten, başkalarının bulunduğu ortamlarda çılgınca ve garip davranışlarda bulunarak rezil olmaktan korkuyor. Bir süre sonra ataklara ve ataklar sırasında gerçekleşeceğine inandıkları felaketlere karşı bazı önlemler almaya başlıyorlar ve ataklara neden olabileceğini düşündükleri etkinliklerden, yiyecek ve içeceklerden kaçınıyorlar. Ataklara karşı evden çıkarken alkol, madde, ilaç kullanabiliyorlar. Böylece ataklar sırasında olabileceklere karşı önlem alıyorlar.

Panik bozukluk neden oluşuyor?
Biyolojik görüşe göre panik bozukluk, beynimizde nöron adı verilen sinir hücrelerinden salgılanan, heyecan ve duygusal yaşantılarımızı düzenleyen bazı beyin hormonlarının anormal çalışması sonucu oluşuyor. Diğer bir görüşe göreyse panik bozukluk, günlük yaşantımızda yaptığımız bazı davranışlarımızın sonucunda ortaya çıkan ve tamamen doğal ve zararsız olan çarpıntı, terleme, nefes sıkışıklığı ya da baş dönmesi gibi bedensel belirtilerin, hasta tarafından kötü bir hastalığın belirtileri olarak değerlendirilmesi ve yanlış yorumlanması ile oluşuyor.

Ataklar sırasında neler yaşanıyor?
– Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkışma
– Çarpıntı, kalbin kuvvetli ya da hızlı çarpması
– Terleme
– Titreme ya da sarsılma
– Nefes darlığı ya da boğulur gibi olma
– Soluğun kesilmesi
– Baş dönmesi, sersemlik, düşecek ya da bayılacak gibi olma
– Uyuşma ya da karıncalanma
– Üşüme, ürperme ya da ateş basması
– Bulantı ya da karın ağrısı
– Kendini ya da çevresindekileri değişmiş, tuhaf ve farklı hissetme
– Kontrolünü kaybetme ya da çıldırma korkusu
– Ölüm korkusu

Panik atak tedavisi: Panik bozukluk, tedavisi mümkün bir hastalık ve bugün için etkinliği bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış iki türlü tedavisi bulunuyor.

İlaç tedavisi: Panik bozukluğun tedavisinde, beyin sinir hücrelerindeki bozuk olan hormon faaliyetlerini düzelterek panik atakları önleyen ilaçlar kullanılıyor. Halen, ülkemizde bu hastalığa iyi gelen oldukça fazla sayıda ilaç bulunuyor. Doktor, bu ilaçlardan birini seçerek, az bir dozla başlamayı öneriyor ve düzenli kontroller ile dozu gerektiği kadar artırıyor. İlaç tedavisi en az bir yıl sürdürüldükten sonra yavaş yavaş azaltılarak kesiliyor.

Bilişsel-davranışçı tedavi: Bu tedavi yönteminde iki amaç bulunuyor. İlkinde hastanın, aslında tamamen zararsız olan atak belirtileri hakkındaki yanlış bilgi ve inanışlarının düzeltilmesi ve hastanın bu belirtiler ile korkmadan baş edebilmesinin öğretilmesi amaçlanıyor. İkinci yöntemde panik atağın geleceğinden korktuğu için tek başına bulunmaktan kaçındığı yer ve durumlarla aşamalı bir şekilde tekrar tekrar karşılaştırılması, böylece korkularının üstüne gitmesi sağlanarak korkularını yenmesi amaçlanıyor. Tedavilerin birlikte uygulanması en etkili sonucu sağlıyor.

Prof. Dr. Fuat Özgen
Bayındır Söğütözü Hastanesi Psikiyatri Uzmanı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir